Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.
Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.
Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.
İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.
Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.
Her toplum bir kitaba dayanır: Ramayana, Neşideler Neşidesi veya Kur’an: Senin kitabın hangisi?
İngiliz holigandır. Bir millet değil de bir yığın. Yığın düşünmez, maruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince aslanlaşır, nöbet geçirince her mukaddesi unutuverir.
Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum.
Sol ve sağ. Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.
Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar.
Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.
Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten. Hayır kirlettiği bir odadan kaçar gibi.
Her çağ kendi kelimelerini söyletmiş kelimeye; her demagog kendi yalanlarını.
Evladım bu ülkede sağcı solcu ilerici gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.
Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: kültür.
Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.
İnsanlar sevilmek için yaratıldılar. Eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.
Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir?
Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir.
Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden ala akraba mı olur?
Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.
Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi!
Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütün üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.
Ormanı görmedin. Ağacı görmedin. Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun.
Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.
İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.
Sağ ve sol: Anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.
Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır.
Polemik zekaların savaşıymış. Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı, polemik. Eski bir inancı yok etmek isteyen yeni bir düşüncenin savaşı. Ve her mübariz kendi cephesinde muzaffer.
Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.
Kitap, zekayı kibarlaştırır.
Kelime: Senin yıldızların kelimeler söyle raks etsinler alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin. Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade. Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Yıldızlar Tanrı’ya yetmiş mi? Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönle köprü, asırdan asra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime âdem.
Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.
Namaz kılan bir toplumun psikolojiye, zekât veren bir toplumun da sosyolojiye ihtiyacı yoktur.
Deha tabiatın en tehlikeli armağanı.
Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var.
Biterek ölmek güzel şey, başlamadan ölmek korkunç.
Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.
Aşk bir teslimiyettir bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede varlığından soyunmak.
Bir ideal için ipe çekilmek, ölümlerin en güzelidir.
Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.
Düşünceye cazip ve parlak bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Kelimeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez.
Dahi, münzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.
Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.
O kadar yalnızdım ki karanlıklardan İblis ‘in eli uzansa minnetle sıkardım.
Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.
Kültür, kaypaklığı, müphemiyeti ve seyyaliyetiyle Avrupa’dır. Tarif edilmeyen, edilemeyen bir kelime.
Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık.